İnsanlara iyilik yapmaktan başka birşey bilmemiş küçük bir çocuk, eve dönmeden önce mutlaka mahallede güçten düşmüş yaşlıların kapılarını gezip ihtiyaçlarını soran Deniz. Yardım etmekten memnuniyet duyan, her akşam onlara ekmek almak için market yoluna düşen Deniz. Zorda ya da hasta olanların yardımına koşan, insanların gözyaşlarına ortak Deniz. Okumak için çabalamış, bişeyler öğrenip faydalı olmaktan başka bişey istememiş Deniz. Kütüphane çocuğu, öğrenme sevdalısı Deniz. Omuzlarındaki çantadan yıllarca sırtı bükülmüş, sabahlara kadar ders çalışan Deniz.
Yıldırımdan korkup battaniyesinin altına saklanan, korku filmi izleyemeyen Deniz. Kıskanmaz, özenmez, öfkelenemez. Sakindir ama bazen neşeli. Sessizdir ama bazen bir o kadar da konuşkan. Bazen saçma konuşur bazen mantıklı. Ama Sevgi doludur Deniz. Aşk dolu. Şükür ve minnet dolu….
Fakat Deniz biraz farklıydı. Kendini bildi bileli erkeklerden hoşlanıyordu. Söyleyemiyordu ama geydi işte. Şimdi yıllar boyu her zorlukta yardımına koştuğu insanlar sevemeyecek miydi yani Denizi? Yıllarca ekmeğini aldığı yaşlı nineleri dedeleri… Ya da beraber ağladığı, hüzünlerine ortak olduğu insanlar… İnanmak istemiyorum buna. Çünkü bizi birbirimize bağlayan Sevgi bu yüzden bitemezdi.
Evet o benim, Deniz. Ne siyasetten anlarım ne politikadan. Orta halli bir ailenin çocuğuyum. Hırslı biri de değilim. Sıradan bir insanım. Okumak ve sadece güvende olmak istiyorum. Bizlere zarar verecek kadar öfkeli insanlardan korkuyorum. Oysa ki çoğumuz kendi halinde. Çalışan, okuyan… ve Faydalı olmak için çabalayan bireyleriz. Her insan gibi.
Lütfen bizi sadece insan olarak görün.
Ve bir kalp olarak;
Bu yazımı Zeki Müren’in Yıldızların altında şarkısından bir alıntı ile bitirmek istiyorum.
Ettiğim ah değildir
Bahtım siyah değildir
Sevmek günah değildir
Yıldızların altında.